Müslüman Toplumların Batılı kavramlarla İmtihanı
İslam kökü ve beslendiği kaynaklar itibarıyla son derece rafine, değerleri bakımından kendi içinde tutarlı ve insanlık üzerinde geliştirdiği tanımlar bakımından karmaşık olmayan sadece hak ve batıl şeklinde, tartışmaya yol açmayacak, kaotik düzenin önünde duran ciddi ve alternatifsiz dünya ve ukbaya dair bir yol haritasıdır. Bu bir iddia olmamakla beraber hakkın teslimi ve gerçeğin tespitidir. Elbette tartışılır etraflıca izahata muhtaç bir olgudur bu. Nakilden inen değerler bağlamından ilk insandan itibaren yeryüzünde Allah (cc) ve şeytan temsilinden hakikatin batıla karşı mücadelesi üzerinden bir tarafgirlik tanımlamasına girilmiştir. Bunun haricinde İslam kendi içinde farklılıkları rahmet mantığı üzerine kuracak kadar şeffaf ve makuldur. Bunun içindir ki vahdet ve ümmet kavramları dinimiz normları içinde kendine gayet doğal ve olması gereken bir pozisyonda olmuştur. Ve teorik olarak tarih boyunca üzerine gelen bu nifak kültürünü bertaraf etmede mahir olmuştur.
Daha öncesinden olmakla beraber özellikle Fransız ihtilaliyle beraber batının bu ayrıştırıcı parçalayıcı acımasız en yalın ifadeyle vahşet ve vampirizm insanlığın hafızasında trajik derin ve korkunç izler bırakan bu kavramlar (milliyetçilik, laiklik, demokrasi, komünizm, hümanizm, sekülerizm, modernizm, özgürlük, moda, haz, tüketim, cinsellik, güç… gibi) bilinçli ve kategorik bir şekilde İslam dünyasının içine sokulmuştur. Acı olan bu haçlı saldırılarının daha değişik ve korkunç olan bu boyutu Müslüman toplumlarında hızlı bir karşılık bulmakla beraber, bu kavramlar içselleştirilmiştir. Bu kavramların her biri elbette ki uzun tartışılması analiz edilmesi ve bunlara karşı farkındalık duyusu uyandırılarak İslami terminolojinin içinden stratejiler geliştirilmelidir. Müslümanların tarihsel birikimlerini atlayarak hemen üstüne atladıkları kavramların en yıkıcı olanı milliyetçilik olmuştur. Tanzimatla başlayan bu süreç cumhuriyetle zirve yapmıştır. Bunun sonucunda İslamın bayraktarlığını yapan Devleti Aliyeyi Osmaniye yıkılmış ümmetin toprakları cetvellerle birbirinden ayrılmış ve bana göre varoluşsal nedenlerimizden biri olan hilafet ilga edilmiştir. Sonrasında ideolojik ve cinselliğin barındırdığı diğer kavramlar üzerinden bir yandan bizi birbirimize kırdırıp diğer taraftan irfan ilim ve haya ile donanmış medeniyetimiz yer bir edilmiştir kendi elimizle. Ve hakikaten konfüçyüsün dediği gibi bir ülkeyi değiştirmek için o ülkenin kelimelerini değiştirin iddiası toplumumuzda bütün keyfiyetiyle arzı endam ederek Müslümanlar zihinsel ve pratik olarak olduğu gibi batılı kavramlara ve ideolocya örgüsüne kesinkes teslim olmuştur. Çekicilik, feminizm, ekonomik bağımsızlık gibi kuramlarıyla ailelerimizin toplumumuzun teşekkülünde birincil konumda olan kadın değiştirip dönüştürerek rehin alınmış ve medeniyetimiz korkunç bir fetret dönemine mahkum edilmiştir.
Bu sebeptendir ki İslam dünyasının uyanma emareleri gösterdiği bu dönemde hayatiyetle bu zehirli kavramlardan arınarak kavramsal manada tarihsel birikimini yeniden etüt etmesi mutlak suretle elzemdir. Bu bağlamda kitabı kerimin zulme ve cehalete karşı mücadeleyi bir birliktelik içerisinde telkin eden dilini yeniden okumalıyız anlamalıyız içselleştirmeliyiz. Bu kavramları ayrıca tek tek ele alıp mefhumsal boyutuyla beraber üzerimizdeki etkilerini analiz etmeye çalışacağım ileride inşallah. İnanıyoruz ki her şey aslına rücu edecek, İslam duru ve pak kavramlarıyla batının kavramsal vesayetini ayaklar altına alacak insanlığa hasret kaldığı huzuru adaleti getirecektir.